Ayın yorgun ışıkları, taş yolda bolca bulunan çukurların içindeki berrak sudan yansıyordu. Kaldırımda belirli aralıklarla bulunan sokak lambalarından birkaçının bozuk olması ve geri kalanlarının titrek bir ışığa sahip olmasında dolayı, iki katlı ahşap evlerin bulunduğu bu tenha sokağı en iyi aydınlatan şey, kuşkusuz Ay’dan başka bir şey değildi.
Vakit, sokağa çıkmak için geç ve tehlikeli olduğundan, sokakta köşeye sızmış tek tük sarhoş ve o akşam sıcak olmasa da en az tehlikeyle geceyi geçirmek isteyen evsizler dışında toplumun “normal” olarak adlandırdığı tek bir insan bile yoktu. Bu bitkinlik, ürkütücülük ve sessizliğe ek olarak kaynağı belirsiz bir korku hakimdi sokağa. Bu yoldan daha pis ve daha tehlikeli olan sokaklardan gelen kesik sesler, biraz dikkat kesilmeyle buradan duyulabiliyordu. Bazı evsizlerin tatlı uykularından kalkıp başka sokağa geçmelerini sağlayacak kadar soğuk ve sert bir rüzgar esti aniden. Beraberinde epey pis bir koku getiren rüzgar, bazı kimselerin sesli bir şekilde küfür dahi etmesine sebep oldu. Çok geçmeden etkisini yitirmesinin ardından sokağın yokuş başındaki giriş kısmında, kıyafetinin şekli dahi belli olmayan iri yarı bir adam belirdi.
Kafasında fötr şapka bulunan bu adam, elinde bir çanta taşıyordu. Yokuştan aşağı inerken, yürüyüşüne büyük bir önem verir gibi bir hale bürünerek yanındaki çantasını sıkı sıkıya kavradı. Göğsü hafif ileride, iki eli beline bitişik bir biçimde sabit ölçülü adımlar atan bu adam, bir anda, bugünlük de olsa burayı kendine yurt edinen evsizlerin ve sarhoşların ilgi odağı haline gelmişti. Çok geçmeden bir apartman kapısı önünde yarı uyanık yarı uykulu biçimde yatan bir sarhoş ayağa kalktı ve bu adamdan bir şeyler koparmak umuduyla yalpalayarak yanına gitti.
-“Saygıdeğer…”
Sarhoş adam, hiç tanımadığı bu kişiye hitap edeceği en uygun kelimeyi bulmakta zorlandı. Düşünürken yüzü öylesine çirkin bir hal aldı ki ilkin sarhoşun yanında biraz duraksayan adam, adımlarını yeniden hızlandırmaya başlamıştı. Yaşadığı şaşkınlığı ve belki de yarının içki parasını çıkartabileceği adamın elinden uçup gitmesi, sarhoşu sinirlendirdi; fakat çok geçmeden öyle bir adamın varlığını dahi unuttu. Eski yerine dönmekte hiç zorlanmadı.
Birkaç apartmanın önünden hızlıca geçen adam, yaşadığı üç katlı apartmana gelince durdu ve anahtarıyla giriş kapısını açtı. İçeri girmeden evvel etrafına iyice bakındıktan sonra, meraklı gözlerin üzerinde olmadığını teyit edip atik bir biçimde içeri girdi.
O gece saat üç sularında elektrik kabloları üstünde dinlenen kuşlar, üç katlı bir apartmandan çıkıp sokak boyunca yankılanan silah sesinden dolayı korkup, istirahat edebilecekleri başka yerler bulma umuduyla kanat çırptılar.
16.01.15 Antalya